SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 59 >>

بَاب فَرْضِ الْوُضُوءِ

31. Abdestin Farziyeti

 

حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَبِي الْمَلِيحِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا يَقْبَلُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ صَدَقَةً مِنْ غُلُولٍ وَلَا صَلَاةً بِغَيْرِ طُهُورٍ

 

Ebu'l-Melih Amir, babası Usame b. Umeyr'den Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah haram'dan verilen hiçbir sadakayı ve abdestsiz de hiç bir namazı kabul etmez."

 

 

Diğer tahric: Buharî, zekat; Müslim, tahare; Tirmizî (H.no1); Nesaî, tahare; zekat; İbn; Mace, tahare; Ahmed b. Hanbel  

 

AÇIKLAMA:     Ğulul: kelimesinin asıl anlamı, taksim edilmeden önce ganimetten mal çalmaktır. Başkasına, ait olan bir malı habersiz  almak manasına da gelir. Hadisin metnindeki "ğulul" ise "mutlak haram mal" demektir. Bu mananın genel olması bakımından terceme buna göre yapılmıştır.

 

Bu itibarla haram bir maldan verilen sadakayı Allah teala kabul etmez. Ancak sahibinin razı olmasıyla kabul eder. Şunlar da bu hükme girer:

 

Kadının, kocasının malından izni olmadan sadaka vermesi, Vekilin, müvekkilinin malından izinsiz sadaka vermesi, Kişinin, ortağının malından izinsiz sadaka vermesi, Vasi'nin sadaka olarak vermesi gereken malı kendinde harcaması veya harcanması, gereken yerlerin dışında harcaması, Vakfa bakan kimselerin vakfın gelirlerini haksızlıkla ele geçirip sadaka olarak vermeleri.

 

Binaenaleyh bu durumda olan kişiler bu malları sahiplerine, sahipleri yoksa onun varislerine iade etmedikçe mesuliyetten kurtulamazlar. Keza usulüne uygun olmayan alış-verişlerle ele geçen malları sahiplerine geri vermek mümkün değilse, sevap beklemeden fakirlere vermelidir.

 

Bu hadis-i şerif namaz için abdestin farz olduğunu ifade eden bir nass'dır. Farz olsun, nafile olsun her namaz için abdest şarttır. Bu hususta icma' vardır.

 

Kadi İyad diyor ki; "Namaz için abdest'in ne zaman farz kılındığı konusu ihtilaflıdır. İbn Cehm'e göre islamiyet'in ilk yıllarında abdest almak sünnet idi. Ancak daha sonra teyemmüm ayetinin inmesiyle farz oldu. Ulema'nın çoğunluğuna göre ise abdest, teyemmüm ayeti inmeden önce de farz idi. Bir de her namaz kılmak isteyene mi, yoksa sadece abdestsiz olanlara mı farz olduğu konusunda da ihtilaf vardır. Selef'ten bazıları, "her namaz için ab-dest almak farzdır" demişler ve "Namaza kalkmak istediğiniz zaman yüzlerinizi yıkayın” ayetini delil göstermişlerdir.

 

Ulema'nın çoğunluğu "Başlangıçta her namaz kılmak isteyen kimse için abdest almak farz idi, ama sonra bu ayetin hükmü neshedildi" demişlerdir. Bazılarınca her namaz için abdest almak menduptur. Bazıları da "ayeti kerimedeki emir abdesti olmayanlar içindir, abdestli kişiler için abdest yenilemekse mustehabtır" demişlerdir. Fetva ehli bu görüş üzerinde birleşmişler ve aralarında ayrılık kalmamıştır. Buna göre ayetin manası şöyle olur; "Eğer siz abdestsiz iken namaza kalkarsanız abdest alın.”

 

İmam Nevevi şöyle der: "Abdest almadan veya teyemmüm etmeden namaz kılmanın haram olduğunda ulema arasında ittifak ve icma' vardır. Bu hususta farz namazla nafile namaz arasında fark yoktur. Şükür secdesi, secdc-i tilavet ve cenaze namazı da aynıdır. Şa'bi ile Ibn Cerir et-Taberi cenaze namazının abdestsiz kılınabileceğini söylemişlerse de bu görüş batıldır. Bir kimse özürsüz olarak kasten namazı abdestsiz kılsa, bizim mezhebe (Şafii mezhebi) ve cumhur-u ulemaya göre kafir olmaz. Ebu Hanife'den kafir olacağına dair bir rivayet vardır. Çünkü abdestsiz namaz kılmak, namazla alay etmektir. Bizim delilimiz şudur: Küfür ittikaddan doğar, yani abdestin farz olmadığını itikad ederse kafir olur. Halbuki biz itikadı sağlam olan kimsenin abdestsiz namaz kılmasını sözkonusu ediyoruz. Bütün bunlar abdestsiz namaz kılan kimsenin özrü bulunmadığı hali ile ilgilidir."

 

İmam Nevevi, su veya toprak bulamayan kişi hakkında da Şafii ulemasının dört kavli bulunduğunu, bunların en sahihinin o kişinin içinde bulunduğu hal ile namazını kılıp sonra suyu bulunca abdest alıp namazını iade edeceği görüşü olduğunu söyler.

 

Bu konuda Menhel yazarı şöyle diyor: Özründen dolayı abdestsiz olarak namaz krlan kimseye gelince bu kimse su, ya da su yerine geçen toprak cinsinden bir şey bulamayan kimse gibidir. Bu hususta delil bakımından en kuvvetli görüş su ya da toprak bulamayan kimsenin bulunduğu hal üzere namazını kılıp iade etmeyeceğine dair olan görüştür. Bu kimsenin bu haliyle namazını kılması icab ettiğinin delili, "ben size bir şey emrettiğim zaman onu gücünüz yettiği ölçüde yapınız” hadisidir. İade etmemesinin sebebi ise, iade edeceğine dair bir delilin bulunmamasıdır. Ahmed b. Ahmed ile Şafii'lerden Müzeni bu görüştedirler. Şafiiyye'den meşhur olan görüşe göre bu kimse namazını kılar, sonra taharete imkan bulunca iade eder.

 

"Malikilerden bazıları da bu görüştedir. Malikilerin mutemed olan görüşüne göre bu kimsenden namaz edaen ve kazaen sakit ohır".

 

"İmam Ebu Hanife'ye göre su ya da toprak cinsinden bir şey bulamayan kimsenin abdestsiz olarak namaz kılması küfürdür. İmam Ebu Yusuf'a  göre ise, bu kimse suyu buluncaya kadar namaza niyet etmeden namaz kılıyormuş gibi rüku’ ve secde eder fakat suyu bulunca iade eder"